Üstümüzde ölü toprağı
Günümüzde özgürlüğü esas alan tutum hakkında düşünceler ve öneriler

Hiç sevmediğim Engels’in, çok sevdiğim bir sözü var;
“Anarşistler o kadar özerktirler ki, birbirine katlanacak iki anarşist bulamazsınız.”
Engels, birbirine katlanacak kaç Marksist buldu bilemiyorum; ama birbirini katlayanlar çok oldu.
Bu Engels’e.
Bundan sonrası kendimizedir. Uzun uzadıya teorisini yapmaya gerek yok,Hiyerarşik olmayan ilişkilerde haliyle bir “yaptırım” mümkün olmadığı için birliktelikler yatay ilişkilerle oluşur. Bu ilişkilerin oluşumu, hiyerarşideki kadar kolay değildir. Hiyerarşik birliktelikler -parti diyelim- daha kolaydır ama kolay olması, daha doğru anlamına gelmez. Yapılması gerekenler de kolay ve zor diye ayrılmaz; öncelikli ve ikincil diye ele alınır. Kaldı ki, yapılması gerekeni koşullar dayatır.
İddialı, romantik, bireysel özgürlük kurgusu liberalizmle anarşi arasında gelgit yaşarken, otokrasi kendini dayatmıştır. Liberterler, bu tehlikeyi en önce sezen, gören, uyaran bir anlayıştadır. Bu, özgürlüğü esas almanın getirdiği bir önsezi, bir öngörüdür. Geçmişte yazılan, yapılan sayısız uyarı vardır. Ama belirleyen bugündür. Bugün gerçekleşen, bir ozanın dediği gibi:
“Meslekim artar eksilmez / Zulüm yavaşça yavaşça.”
Düşünce ülkede yarım yüzyılı devirirken, özgürlüğü esas alanların bu döneme dair söyleyecek sözleri olmalıdır. Var olduğuna da eminim. Ama bir sessiz sürecin varlığı da yadsınamaz. Uzun zamandır yapılan hiçbir çalışma, bugün yapılması gerekenlere duyarsız kalmayı mazur gösteremez. Düşünceyi kitaplardan birey ve topluma aktarma çabası, liberter–anarşist olmak için yetersizdir. Kabul etmekte zorlansak da, farklılıklarımız olsa da işlev olarak başka bir şey olmadığımız açıktır. Sosyal medyada binlerce beğeniden daha iyi olanı kalıcı ilişkilerdir. Tabii ki sosyal medya, bu ilişkilere geçişte bir bağ oluşturabilir. Ama asıl hareket alanı değildir. Esas olan kalıcı ilişkilerdir. Sorun, liberterler arasında kalıcı ilişkilerin olamayışındadır. Geçmişte yapılan güzel şeyler tabii ki olmuştur ama “Halep şehrinde atlanan 40 arşın” orada kalmıştır ve “yeniye dair” yapılması gereken şeyler birikmiştir.
Kimsenin ne kadar çok ne yaptığının da önemi yoktur.
Koşullar, yeni duruma duruş sergilemeyi dayatmaktadır. Özgürlüğü esas alanlar, yaşam akıp giderken içinde bir damla olmak zorundadırlar. Damla olmayı yetersiz bulan kaynak, kaynağı beğenmeyen ırmak olabilir. Nihayetinde koşullar, bireyleri, unsurları getirip bir yere koyar. Çok kaygıya yer yoktur. Eğer “zorunluluklardan” bahsetmeyi düşünceye aykırı buluyorsak, söyleyeceğim şudur: Bu, koşulların dayatmasıdır.
Koşulların dayatması iki şekilde vardır: doğal koşulların dayatması ve sosyal koşulların dayatması. İlki doğaldır ve bilinçle oluşmaz; itiraz etmek mümkün değildir. İkincisi, sosyal koşulların dayatmasıdır. Bu, üstümüzdeki tahakkümdür; ona itiraz etmek farzdır. Çünkü anarşist düşüncenin tahakküm analizinden kaynaklanan öngörüsü, gerçekleşme dönemindedir. Bu öngörü, sözde demokratik politikanın saplandığı bataklıktan başka bir şey değildir.
Denklem kolayca ortaya çıkmaktadır: Politikaya karşı anti-politik tutum.
Tabii ki anarşinin geçmişten gelen özgürlük esaslı felsefesi değerlidir. Ama bu değer, yaşama katkıda bulunacak pratiği de gerektirmektedir. Hem dünyadaki gelişmelere hem ülkedeki gelişmelere tutum takınmak elzemdir. Ülkenin ekonomik koşulları, politika için bir malzeme olmaktan öteye gidememektedir. Bu, sınıfsallığı esas alan, varlığı yokluğu pek bir şey ifade etmeyen partiler için de geçerlidir.
Canalıcı sorun, özgürlük sorunudur. Bu gittikçe daha çok belirginleşmektedir. O hâlde dilinden özgürlüğü düşürmeyenlere düşen şey; ülke şartlarını göz önünde bulunduran, ayakları yere basan bir Özgürlük Bildirgesi ortaya koymak, bunu var olan tüm unsurlara iletmek, tartışmaya açmak ve ilan etmektir. Böyle bir çağrı “Gelin bize katılın” demek değildir. “Gelin, eleştirin; birlikte daha iyisini, daha gerçekçisini birlikte yapalım” demektir.
Özgürlük her zaman bir talep olarak vardır; ama şimdi ete kemiğe bürünmek zorundadır. Bildirgenin ardından ise Özgürlük Günleri veya Liberter Günler düzenlenmeli ve herkes eteğindeki taşları dökmelidir. Bu bir öneridir ve başka önerilere de sonuna kadar açıktır.