Beyaz Su'yun ölümü

Maalesef, hoyrat beton çağının ulaşmak üzere olduğu arı duru sulardan biri de Bingöl Dağları’ndan doğan Beyaz Su’dur. Onbeş kilometre ötede bir kasabanın içme suyu için taşınmak isteniyor.

Beyaz Su'yun ölümü
Beyaz Su'yun ölümü

Bazen bir suya yalnızca su gözüyle bakamazsınız; mevzuat onu doğal kaynak diye tanımlasa da. Bazı sular var ki anlamı, ölçümü litreyle, metreküple, debiyle değil; insanın içini okşayan, ruhunu dindiren duyguyla anlaşılır. Maalesef, hoyrat beton çağının ulaşmak üzere olduğu arı duru sulardan biri de Bingöl Dağları’ndan doğan Beyaz Su’dur. Dağın yamacına serpişmiş bir çarşağın derinliklerinden yeraltı suyu gibi görünmeden, dipten gelen bir uğultuyla akıp yücelerden aşağılara iner Beyaz Su. Yüzeyde imi timi, hiçbir belirtisi yokken, birbirine tutunmuş gibi duran kayaların arasından gizli bir memeden fışkırırcasına bir anda ortaya çıkar. Buza dokunabilir elle tutabilirsiniz; bu buzdan öte bir soğukluk, elinizi daldıramazsınız bıçak gibi keser. Ve sonra toprağa, insana, hayvana hayat vermek, can, ruh katmak üzere iki kola ayrılıp köylere doğru akar.

Eğer endemik diye bir şey varsa, Beyaz Su onun ta kendisidir. Çünkü yalnızca orada var, yalnızca oraya aittir, yalnızca orada anlamlıdır. O suyu başka bir yere taşımak, sadece fiziksel bir yer değişikliği değil, anlamın tabiatla bağını koparmaktır.

Ama bu suyun taşınma projesi hazırmış, fizibiltesi, ihalesi yapılmış kararı Varto Belediyesi'nin çekmecelerinde bekletiliyor. İş makinalarının başına üşüşmesi an meselesiymiş. Onbeş kilometre ötede bir kasabanın içme suyu ihtiyacına cevap vermek üzere borularla taşınmak isteniyor. Yasal düzenlemeler belki buna izin veriyordur. Vermiyorsa, adı üzerinde; yasal düzenleme düzenlenir! Mevzuatın dili nettir sayılarla, plan ve projelerle konuşur. Ama doğanın dili başka türlü konuşur. Ve bazı yerlerde doğanın dili mevzuatın çok önünde yürür. Çünkü doğa, yalnızca bir madde değil; bir anlamdır.

Bu sebeple, Beyaz Su sadece su değil. O, dağın, toprağın bağrıyla olan aidiyetin, insanla tabiat arasındaki ilişkinin adı anlamı ve özlemidir. Onu taşımak sadece fiziki bir müdahale değil; bir anlamı, bir değeri, bir varlığı yerinden koparıp yok etmektir. Su taşınabilir, evet. Ama suyun taşıdığı anlam taşınamaz. Yabanıl taşınamaz, yok edilebilir ancak. O tabiat parçasını yurt edinmiş insanların kültürüne, inanç ve yaşam değerlerine sinmiş bir anlamdan söz ediyorum. Bu anlam doğduğu yere, içinden çıktığı membaya, can verdiği, temas ettiği çimenin çiçeğin dokusuna bağlıdır. Bu sebeple, Beyaz Su taşınacak herhangi bir su değil.

Bugün Beyaz Su'ya uzanan ellerin ardında, yıllarca süren kötü şehir planlamalarının, doğa ile inatlaşan kent mimarisinin, TOKİ bloklarının, asfaltla kaplanmış vadilerin hayal kırıklığı var. Suya susamış kasaba, susuzluğunun nedenini tabiatın cimriliğinde değil, kendi tüketiminde aramak zorunda. Çünkü Beyaz Su taşınsa bile, yüzlerce kasabada görüldüğü gibi o kasabada da susuzluk kalıcıdır. Çünkü mesele suyun miktarı değil, suya nasıl davranıldığında saklı.

Her doğa parçası insanın iç dünyasında olduğundan başka türlü yer eder. Bu yazı bir zamanlar Beyaz Su’yu kana kana içmiş, onu bir coğrafi varlık değil bir tür varoluş kaynağı olarak hisseden biri tarafından kaleme alındı. Bu yüzden belki fazlaca duygusal olduğu söylenebilir, ama mantıksız olduğu söylenemez. Çünkü burada söz konusu olan şey “boşa akıyor” diye taşınmak istenen bir su değil, “özgürce akması gereken” bir ruhtur.

Ve bazen bir suyun boşa akması, kangrenleşmiş kent planlamarından daha önemli, daha erdemli olabilir. Şehirler büyür, ihtiyaçlar artar, nüfus çoğalır. Ama doğanın da bir sınırı, bir sabrı, bir karakteri var. Beyaz Su’yun doğduğu yer öyle kolay ulaşılamayan, yolu olmayan, çetin bir dağ koyağıdır. Belki onu değerli kılan da bu biricikliğidir. İnsanın yalın çabasıyla ulaşılması zor olan şeyler zamanla kutsiyet kazanır. Kutsiyet yalnızca dinî anlam taşımaz; bazen dokunulmazlık ve özgünlük de kutsiyet içerir. O, borularla taşınamayacak kadar büyülü, yalnızca kendi mecrasında akmaya devam edecek kadar canlı ve azizdir. Boşa aksın Beyaz Su. O boşa aktıkça hayat yeşerir, özgürleşir.