Osmanlı ve anarşizm

Osmanlı'ya karşı bağımsızlık mücadeleleri sadece ulusal kurtuluşla sınırlı kalmadı. Bu makale, Balkanlar'da 19. ve 20. yüzyılın başlarında, özellikle 1876 Nisan Ayaklanması ve 1903 Ilinden-Preobrazhenie Ayaklanması gibi olaylarda ortaya çıkan komün ve anarşi fikirlerini inceliyor. Bu hareketler, toplumsal eşitlik ve feodalizme karşı duruşlarıyla dikkat çekiyor ve anarşist düşüncenin bölgedeki etkisini gözler önüne seriyor. Panagyurishte ve Stranca Komünleri gibi kısa ömürlü deneyimler, bu toplulukların devrimci ruhunu ve eşitlikçi ideallerini yansıtıyor.

Osmanlı ve anarşizm

Balkanlar ve komün - Bulgaristan vakası

Yazan: Yavor Tarinski, Çeviren Tuğrul Erkenç

 “Eğer Balkanlar tarihinin en önemli bazı yönlerini saptamaya çalışacaksak, şaşırtıcı derecede tutarlı bir ütopyanın kalıcı vizyonuna işaret etmeden geçemeyiz." Andrej Grubacic (1)

Komün, siyasal bir biçim olarak, Bulgaristan’ın Osmanlı İmparatorluğu’na karşı yürütülen özgürlük hareketi içerisinde tekrar eden bir tema olmuştur; bu durum, mücadelenin yalnızca bağımsızlık için değil, aynı zamanda toplumsal devrim için de verildiğini göstermektedir. 19. yüzyılın en önemli Bulgar devrimcilerinden biri olan Hristo Botev, 1871’de Paris Komünü’nü savunmak amacıyla kaleme aldığı “Güler misin Ağlar mısın” başlıklı makalesinde, Komün’ün amacını şu şekilde tanımlar: “İnsanı, Tanrı'nın oğlu ve bir yurttaş olmanın ötesinde bir şeye dönüştürmek -bir ideal olarak değil, kentinin kaderinin ona bağlı olduğu bir insan olarak; tersine değil.”(2) Bulgar yazar ve şair Ivan Vazov ise Romanya’da bulunduğu sırada Bulgar özgürlük hareketinin düşünceleriyle tanışmıştır. Onun 1884’te yayımlanan ünlü oyunu “Kovulmuşlar”, zengin ile yoksulun olmadığı, her şeyin eşit şekilde paylaşıldığı bir düzen getireceğini savundukları Komün fikrini benimseyen Bulgar devrimcilerini konu alır.(3) Tarihçi Dimitar Strashimirov, 1907’de “Nisan Ayaklanması Tarihi” adlı eserinde, özgürlük hareketinin hedeflerini şu sözlerle aktarır: “Yalnızca sırtlarındaki yabancı boyunduruğu kaldırmayı düşünmediler; aynı zamanda cumhuriyet ve komün arzusunu da içlerinde geliştirdiler.”(4)

Bu düşüncelerin pratikte hayata geçirilmesine yönelik girişimler, Bulgaristan’ın özgürlüğünde büyük rol oynamış olan en büyük ayaklanma, Nisan Ayaklanması (1876) sırasında dahi görülmektedir. Bunun bir kanıtı, Atanas Shopof’un 1876’da kaleme aldığı kişisel tanıklığıdır. Shopof, Bulgar devrimcisi Georgi Benkovski’nin yakın bir çalışma arkadaşı olarak ayaklanmaya katılmış ve Panagyurishte şehrinde kısa ömürlü bir komünün kuruluşuna birinci elden tanıklık etmiştir. Eserinde, gerilla gruplarının büyük bir toplantısını anlatır; bu toplantıda bir komite seçilmiş ve ayaklanma için bir plan hazırlamakla görevlendirilmiştir. Söz konusu plana göre, tüm mülkler, mallar, un, buğday vb. ortak mülkiyete tabi olacak, para sistemi kaldırılacak, ayrıca halk komitelerinin toplantılarını yapacakları merkezi evler belirlenecekti.(5) Plan, aynı zamanda birbirleriyle sürekli temas halinde olacak komünlerin kurulmasını da öngörüyordu -bir tür federasyon.(6) Bu program, Nisan Ayaklanması’ndan yalnızca beş yıl önce gerçekleşmiş olan Paris Komünü’nün aldığı önlemleri güçlü biçimde hatırlatmaktadır.

Shopof’un anlatımına göre, ayaklanmanın başlamasıyla birlikte Benkovski ve gerillaları 20 Nisan’da Panagyurishte şehrini ele geçirmiştir. İlk andan itibaren başlangıç planı uygulanmaya konmuştur: bütün büyükbaş hayvanlar ortak bir alanda Obshta Bachya’da toplatılmış, ancak hanelerin domuz ve tavuklarını muhafaza etmelerine izin verilmiştir. Shopof’un anlatımına göre, komün süresince tüm insanlar eşit haklara sahip olmuş, ortak hayvanlardan herkes eşit biçimde yararlanabilmiştir. Para kaldırılmış, temel ihtiyaç malları (örneğin gıda) serbestçe erişilebilir hale getirilmiş, diğer tüm ürünler ise daha adil bir dağılımı amçlayan kupon sistemi aracılığıyla paylaşılmıştır.

Ne yazık ki, Panagyurishte Komünü yalnızca 10 gün sürecek, ardından Osmanlı birlikleri tarafından sona erdirilecektir. Kısa ömrü nedeniyle, halkın kendi kendini yönetme organlarının ortaya çıkmasına fırsat kalmamıştır. Gördüğümüz ise, Paris Komünü ve özgürlükçü fikirlerin Benkovski, gerillaları ve dönemin daha geniş Bulgar özgürlük hareketi üzerindeki etkisidir. Ayaklanmanın acımasızca bastırılmasına rağmen, Komün birçok Bulgar devrimcisinin hayal dünyasında merkezi bir yer tutacaktır. Bunun dikkate değer bir örneği, on yıl sonra ortaya çıkan Stranca Komünü’dür. Stranca Komünü, diğer adıyla Stranca Cumhuriyeti, net özgürlükçü niteliklere sahip kısaömürlü bir toplumsal deneydi. 19 Ağustos 1903’te, bugünkü Bulgaristan ile Türkiye arasında yer alan Stranca Dağları’nda, İç Makedonya-Adrianople Devrimci Örgütü isyancıları tarafından ilan edildi; bu dönemde komutanlar arasında son derece önemli bir anarşist olan Mihail Gerdzhikov da bulunuyordu.

Başarılı kitlesel ayaklanmalar ve gerilla eylemleriyle desteklenen bir dizi hareketin ardından, Doğu Trakya’nın büyük bir bölümü isyancıların kontrolüne geçti. Strandzha’nın dağlık bölgesinde insanlar üç hafta boyunca kutlamalar yaptı. Yeni bir topluluk kuruldu; özgürlük, eşitlik ve dayanışma gibi değerlere dayanan bu toplumda, bu kurtarılan bölgelerdeki kasaba ve köylerdeki tüm kamu meseleleri halk oylamasına sunuldu ve yerel Bulgar ile Yunan nüfusları arasındaki eski anlaşmazlıklar geride bırakıldı. Vergi kayıtları yakıldı. Stranca Komünü, 20 günden fazla bir süre boyunca herhangi bir devlet otoritesinin yokluğunda özgürlükçü bir şekilde işledi.

Bu durum, gerillaların askeri yapısından da açıkça görülüyordu. Öncü organları tipik bir ordu karargahı değil, “Öncü Savaş Organı” olarak adlandırılmıştı. İsyancılar bu tercihle iki şeyi gösteriyorlardı: bu askeri organın yalnızca geçici bir niteliğe sahip olduğu (yani savaş sona erene kadar) ve ikincisi, devrimde yalnızca koordinatif bir rol üstlendiği. Gerdzhikov’un öğrencisi Christo Silyanov, isyancıların buna karargah demediklerini, çünkü bunun militarizmi çağrıştırmasını istemediklerini söyler.”(7)

Bir başka liberter unsur ise, hiçbir zaman iktidarın merkezîleştirilmesi meselesinin gündeme gelmemesidir. Özgürleştirilen yerleşimlerde halk, belediye başkanları ve temsilciler yerine kendi içlerinden konseyler ve komisyonlar seçmiştir.(8) Konsey ve komisyonların görevi, halkın kararlarını koordine etmek ve idari işleri yürütmektir; belediye başkanları ve temsilcilerin görevi ise doğrudan iktidarı kullanmaktır. Bu konseyler ve komisyonlar, gücü yeniden ellerine almış olan isyan eden halkın denetimi altında işlev görmüştür.

Gerdzhikov’un halkın radikal güçlendirilmesine ilişkin tutumu ile 15 yıl sonra Ukrayna’da ortaya çıkan Makhnovist hareketin yaklaşımı arasında birçok benzerlik vardır. Her iki hareket de gerilla ordularının rolünü destekleyici ve geçici olarak görmüş, kamu yönetimi sorununu yerel halkın konseylerine bırakmıştır.(9) Makhnovistler, çağrılarından birinde şunları yazmıştır:

“Devrimci isyancı ordusu, köylü ve işçilere yardım etmeyi amaçlar ve sivil yaşama müdahale etmez. Kasaba ve çevresindeki işçi nüfusu, derhal bağımsız örgütlenme çalışmalarına başlamaya çağırır.”

Ayaklanmanın ilk askeri zaferlerini anlatan Gerdzhikov ise şöyle yazmıştır:

“Bir şekilde kendi kurumlarımızı kurmaya başladık. Halk sevinç içindeydi, köylerde insanlar dans ediyor ve şenlikler düzenliyordu. Artık Bu benim, bu senin yoktu kongre öncesi ve sonrası, dağlarda ve ormanlarda depolar kurmuştuk: tüm ürünler un ve tahıl olarak ortak depolara bırakıldı. Büyükbaş hayvanlar da ortak mülkiyete geçti. Yunan etnik nüfusuna Yunan dilinde bir çağrı yaptık; toprakları ele geçirirken bir Bulgar imparatorluğunu yeniden kurmak için savaşmadığımızı, yalnızca insan hakları için mücadele ettiğimizi açıkladık; onlara da fayda sağlayacağını ve bizi ahlaki ve maddi olarak desteklemelerinin iyi olacağını söyledik.” (10)

Gerdzhikov anılarında, (11) malın el değiştirilmesi ve yeniden dağıtımına dair özel bir örnek hatırlamaktadır: Akhtopol şehrinde, o dönemde iki ton tuzun bulunduğu bir tuz deposu vardı. Bölgedeki köyler yoksul ve tuza ihtiyaç duyuyordu, bu nedenle Gerdzhikov ve gerillaları tuz deposunu kırıp köylülerin tuzu alıp yeniden dağıtmalarına olanak tanımışlardır. Strandzha Komünü, ayaklanmanın başından itibaren işledi ve 1903 Ağustos sonuna kadarsürdü; o dönemde piyade, süvari ve topçu ile iyi donanımlı 40.000 kişilik Osmanlı ordusu yerel halkın direnişini ezmiştir.

Gerdzhikov ve birçok gerillası, Osmanlı yönetiminden kaçarak Bulgaristan’ın bağımsız bölgelerine sığınmayı başardı. Burada anarşist fikirlerini “Özgür Toplum”, “Otoriteye Karşı” gibi gazeteler aracılığıyla yaymaya devam etti. 1910’da Gerdzhikov bir başka anarşist olan Pavel Deliradev ile birlikte anti-militarist broşür “Savaş mı Devrim mi”yi kaleme aldı. 1912’de Balkan Savaşı sırasında yeniden Strandzha bölgesinde bir gerilla grubuna liderlik etti.

1919’da Bulgaristan Anarko komünistler Federasyonu’nun kurucuları arasında yer aldı. 1923’te monarşist-faşist darbeyle ülkeyi terk etmek zorunda kaldı ve Belgrad, Viyana ve Berlin’de yaşadı. 9 Eylül 1944’teki rejim değişikliğinin ardından, yoldaşlarını yeni sosyalist rejimi desteklemeye çağırdı; kısa süre sonra hayal kırıklığına uğrayarak desteğini geri çekti.(12)

1947’de, Ilinden Ayaklanması’ndaki katılımı nedeniyle rejim tarafından bir ödüle aday gösterilmesini kesin bir şekilde reddetti. 1947’de Sofya’da yaşlılıktan vefat etti. Komün biçiminin pratikte uygulanmasına yönelik tüm bu çabalar, Balkan bölgesinde evrensel insan eşitliğine dayanan derin bir eşitlikçi geleneğin varlığını göstermektedir. Bu alternatif tarihin hatırlanması ve taban hareketleri tarafından, bölgedeki eşitlik ve adalet odaklı politik projelerin yeniden filizlenebileceği kökler olarak kullanılması büyük önem taşımaktadır.

Yazan: Yavor Tarinski Çeviren: Tuğrul Erkenç

Kaynakça: https://theanarchistlibrary.org/library/yavor-tarinski-the-commune-and-the-balkans

Dipnotlar:

1 theanarchistlibrary.org

2 libcom.org

3 Ivan Vazov: The Outcasts, 1884

4 prqkademokraciq.wordpress.com

5 Atanas Şopov: On Günlük Hükümdarlık. 1876'daki Bulgar Ayaklanmasından. Bir İsyancının Günlükleri

6 Op.cit.4

7 theanarchistlibrary.org

8 Ibid.

9 “Aleksandrovsk Kasabasının ve Çevresinin Tüm Emekçi Halkına”-7 Ekim 1919

10 M. Gerdzhikov, Anılar, syf. 75

11 Ibid. Syf. 76

12 Wikipedia.org