Emma Goldman’ın yorumuyla Treplev’in toplumsal intiharı -II-
Emma Goldman Modern Tiyatronun Toplumsal Önemi’nde Martı’yı incelerken, incelemenin son iki paragrafına değin, aslında oyunun ve oyun kişilerinin bir özetini sunar. Son iki paragraf ise, ilginç biçimde, Martı üzerine söylenmiş, belki de tiyatro tarihinin en önemli saptamalarını barındırır. Açık ve net olarak Goldman’ın anarşistliği, radikalliği devreye girmiştir.
2.Durkheim Sosyolojisinde Anomik İntihar
Durkheim İntihar isimli çalışmasının girişinde, intiharı tanımlarken şu ifadeyi kullanır: “Kurbanın kendisi tarafından gerçekleştirilmiş, olumlu ya da olumsuz bir edimin, dolaylı ya da dolaysız sonucu olan her ölüm intihardır.” (Durkheim,2013:3). Durkheim bu tanımlamadan hemen sonra ise şu belirlemede bulunur: “Ölümün nedenleri içimizden çok daha fazla dışımızdadır ancak biz onların, yani dışımızdaki nedenlerin etki çevresine girdiğimizde bizi etkilerler.” (Durkheim, 2013:3).
Durkehim’in bu iki ana belirlemesini belleğimizde tuttuktan sonra Treplev’in Martı’da iki kez intihar ettiğini, ilk intiharın bir girişim olarak kaldığını anımsamak gerekir. İntihar eden ilk Treplev ya da Treplev’in ilk intiharı Treplev’in doğasına, kişiliğine ilişkindir. Henüz kendisini gerçekleştirme aşamasını / aşamalarını tamamlamamış ve olup bitenden, gerek toplumsal anlamda gerek insan ilişkileri anlamında kendi benliğini merkeze alarak etkilenen ve yaşam karşısında tavrını buradan geliştiren biri vardır. Ölüm sonucuna varan ikinci intiharda ise, kendini arzu ettiği noktaya taşımış ve / veya taşımaya başlamış bir Treplev söz konusudur. Büyük yazar olarak karşısında duran Trigorin’le aynı dergide / dergilerde yazmaya başlamış, insanların ona Trigorin aracılığı ile hayranlıklarını ilettiği biri olmuştur. Çehov oyunun bu aşamasını okuyucusuna ya da izleyicisine aktarmaz; aktarmaz çünkü bahsi geçen gelişim süreci okuyucu ya da izleyici ile paylaşılsa Treplev’in intiharı çarpıcılığını yitirecek bir eylem olarak belirecektir ya da Treplev intihar etmeyecektir. Dolayısıyla Çehov okuyucunun ya da izleyicinin Treplev’in Arkadina ve Nina’ya karşı duyduğu arzuların yerine gelmeyişine dair bir boşluk bırakarak, toplumsal çöküşü perdelemiştir. İşte burada oyunun önemli ayrıntılarından biri olan göl imajı anlaşılır olur. Oyunun ilk perdesinde, Treplev’in “sanatta yeni olana ilişkin değerler” üzerinden yazdığı oyunu, gölün önüne kurulan ve gölün sahnenin ardından görüldüğü bir düzlemde gerçekleşir. Böylelikle yaşamın doğal sahnesi önünde, oyun içi ilişkileri görmemizi sağlayacak ikinci bir sahne kurulmuş olur. Treplev’in oyununun izleneceği sahnenin duygusal devingenliği, yaşamın kendi, doğal sahnesinde yer alan gölün durgunluğu ile bir tezatlık oluşturarak oyunun bütününe yayılacak temel bir karşıtlığı görünür hale getirir.
Buradan hareketle Treplev’in birinci intiharı / intihar girişimi ile ikinci intiharı arasında kalan oyun boyunca izlediğimiz şey, başta da söylediğimiz oyun kişilerinin soyut intiharlarına dair süreçtir. Trigorin’le ilgili gerçeklerin, Trigorin’in kişiliğinin bilincinde olan Arkadina’nın Trigorin’in halve hareketlerine karşı aslında pasif olan tavrı, Trigorin’in Nina Zareçnaya’ya olan aslında anlık ve boş ilgisi, Maşa’nın duygusal yöneliminin Treplev’e doğru olmasına karşın Medvedenko ile birlikte olmaya devam etmesi gibi temel izlekler oyun kişilerinin Çehov tarafından derinlikli işlenmiş soyut intiharları olarak göze çarpar. Oyun kişilerinin benlikleri somut gerçekliği algılamakta başarısızdır. Böylelikle aslında Treplev’in korkutucu arayışı “yeni sanat”ta, sanat sözcüğünün etkisi, “yeni” sözcüğü tarafından boğulur; “yeni” tek başına yeterince ürkütücüdür. Kendilerinden, durumlarından, konumlarından, ilişkilerinden emin olmayan insanlar, çürümüş “eski”nin konfor sunan ama benlliklerini de yok eden alanında eylemlerini gerçekleştirirler.
Gerçekten de oyun kişilerinden hiçbiri ilginçtir ki arzularını dizginleyecek bir ruh hali içinde değildir ve ne konuşurken ne de eyleme geçerken, söylediklerinin ya da eylemlerinin getirileri üzerine bir öz kontrol geliştirirler. Bu durumda yine Çehov’un ustalığını gösteren bir başka durumu işaret eder; toplumsal anlamda yaşanan gerileme, oyun kişilerinin benliklerini ele geçirmiştir.
Durkheim’in anomik (kuralsız) intihar kavramı burada kendini gösterir. Gordon Marshall sık başvurulan çalışması Sosyoloji Sözlüğü’nde, anomi’yi “Bir toplumun, normlarının etkisizleşmesi, çöküntü, karışıklık ya da çatışma olma durumunu gösteren bir terim” olarak açıklar (Marshall, 32). Durkheim’in anomik intiharı da “kuralsızlaşan toplumun intihar biçimi” olarak göze çarpar.
Durkheim, İntihar adlı kitabında derinlemesine ele aldığı anomik intihar’ı açımlarken, insan ve hayvanı karşılaştırır. Bu karşılaştırma toplumsal düzen anlamında ihtiyaçların belirlenmesi, düzenlenmesi ve giderilmesi bağlamındadır. Durkheim bu noktada şunu vurgular; hayvan salt maddesel koşullara bağlıyken, insanın böyle bir bağımlılığı yoktur. Maddi koşulların insan yaşamının sürekliliği için gerekli ölçülerde yeterli olması, insanı kalıcı bir tatmin duygusu ile buluşturmaz. Çünkü insanda doğanın genel işleyişinin dışında, yani organik ihtiyaçların dışında işleyen bir başka önemli şey vardır: Akıl. Durkheim insan isteklerinin eninde sonunda aşamayacağı bir duvara, bir sınıra dayanacağını söylemektedir. Bu noktada bağlayıcı bir ifade kullanarak, insan ihtiyaçlarının belirli bir sınır olmasının, bu sınırın belirlenebilmesinin imkânı olmadığını söylemektedir. İnsan “yetecek” olanı öncelikli olarak arzulasa da önünde sonunda arzularının karşılanamayacağı noktaya değin istemeye devam eder. Bu noktada Durkheim nihai bir yargıya varır: “Duyarlığımız, kendisini ayarlayan, düzenleyen her türlü dış güç bir yana bırakılırsa, hiçbir şeyin dolduramayacağı dipsiz bir uçurumdur” (Durkheim, 2013 249).
“Gerçi kendine erişilemez amaçlar saptamak insan etkinliğinin özünde vardır, ama böyle bir belirsizlik durumunun fiziksel yaşamın istekleriyle değil de zihinsel yaşamın koşullarıyla nasıl bağdaştığını anlamak olanaklı değildir. İnsan etki göstermek, hareket etmek, çaba harcamaktan ne tat alırsa alsın, çabalarının boşuna olmadığını ve yürürken ileri gittiğini hissetmesi gerekir. Oysa herhangi bir amaca doğru yürünmüyorsa ya da yönelinen amaç sonsuzlukta ise yine ilerlenmiyor demektir. Ne denli yol alınırsa alınsın, amaca olan mesafe hep aynı kaldığından, sanki aynı noktada verimsiz bir biçimde deviniliyor gibidir. İnsan arkasına bakıp da aldığı yolu görerek bir övünce kapılsa bile, bu sanal bir doyum olur çünkü gidilecek yol azalmamıştır. Erişilemez olduğunu kabul etmemiz gereken bir amacı izlemek, kendini bitmeyecek bir hoşnutsuzluk içine kapamak demektir. Elbette insanın her türlü akıl dışı düşünceye karşı umuda kapıldığı olur; akla ters düşse de umudun verdiği bir sevinç vardır. Yani umut insanı bir süre ayakta tutar, fakat üst üste yaşanan düş kırıklıklarına karşın sonsuza dek umudu yaşatamazsınız. Mademki insanın durabileceği bir duruma erişmek sonsuza dek olanaksız ve ufuktaki ideale yaklaşılamıyor bile, o halde gelecek zaman insana geçmişten fazla ne verebilir?”. (Durkheim, 2013:250)
Durkheim ifadeleri son derece açıktır ve Martı oyununda Treplev’in her iki intiharına da karşılık gelebilecek bir açıklama gibidir. Düzeninin yitirmiş bir toplumda, tıpkı zamanında Anadolu’da ifade edildiği gibi bir “bozuk düzende sağlam çark olmaz” gerçekliği hâkimdir. Bu kavrayışla birlikte Treplev’in ölümü getiren intiharı, yani oyundaki ikinci intiharı, bir anda tersinlemeye uğrar ve Trepelv’in toplumsal yıkıma karşılık gelen intiharı, Treplev’i bir değerler dizgesinin koruyucu yapar. Bu noktada Goldman’ın kıvrak zekâsıyla okumayı başardığı bir durumdur.
3.Emma Goldman’ın Treplev Yorumu
Emma Goldman Modern Tiyatronun Toplumsal Önemi’nde Martı’yı incelerken, incelemenin son iki paragrafına değin, aslında oyunun ve oyun kişilerinin bir özetini sunar. Son iki paragraf ise, ilginç biçimde, Martı üzerine söylenmiş, belki de tiyatro tarihinin en önemli saptamalarını barındırır. Açık ve net olarak Goldman’ın anarşistliği, radikalliği devreye girmiştir.
Goldman, incelemenin son iki paragrafının ilkinde Treplev’in intiharının Anglo-Sakson kültür açısından, bireysel bir intiharı çağrıştırdığını vurgulamak için, Treplev’in intiharının “karamsar” bir son olduğunu ve bir “yenilgiyi” işaretlediğini belirtir ve ekler: “Oysa ki çoğunlukla yenilgi olarak görünen, en gerçek başarıdır. Zaten başarı yaygın anlamda anlaşıldığı şekliyle kişilik ve idealizm pahasına satın alınmıyor mudur?” (Goldman, 261).
Bu saptama gerek Çehov’un Martı’sının genel değerlendirmesi, gerekse Treplev’in oyun içindeki konumunu kavramak açısından son derece önemlidir ve bununla birlikte oyunun tüm kişilerine (Yukov, hizmetçi ve aşçı hariç) bir göndermedir. Çünkü oyunun tüm kişileri Treplev gibi kendi intiharlarını ve toplumsal intiharını oyun boyunca iki kez deneyimlerler ve onlar soyut bir ölümle buluşurlarken, Treplev aynı ikili sürecin sonunda somut ölümle buluşur.
Nina’nın “ünlü” olmak isterken sergilediği karakteristik tavır onun kişisel nitelikleri açısından birinci intihar sürecidir örneğin. Trigorin ilişkisi ve bu ilşikiyle gelen yıkım ise toplumsal değersizleşmenin getirdiği intihar olarak ikinci intihar olur.
Trigorin ünlü bir yazarken, giderek sıradanlaşmaya başlayan ve bu bağlamda aslında, oyunda balık tutmak üzerinden anlatılan, kendini tanıma süreci ile birinci intiharını yaşar. Nina ilişkisi, Nina’ya yaşattığı travma, giderek sıradanlığın altına düşen bir yazarlık hali ve kadınlar üzerinden okunan toplumsal çürümeye teslim olma durumu da onun ikinci intiharıdır.
Maşa’nın Treplev’e ilgi duyarken Medvedenko ile birlikte olması, soyut ilk intiharken, Treplev sürecine tanık olması ve kendini deyim yerindeyse bir ilişkiler ağına zorunlu olarak zincirlemiş olması ikinci intiharıdır.
Arkadina oğlu, kendi, Trigorin ve oyunun ilerlemesiyle birlikte Nina arasında gelişen çoklu duygusal çöküntüde dikkat edilirse, sürekli bir intihar halindedir. Bu anlamda diğer oyun kişilerinden farklıdır. Fakat oyunun temel mantığı gereği aynı süreci açık biçimde yaşamaktadır.
Bu örneklerde de görüleceği üzere daha önce de değindiğimiz üzere ortada aslında tek bir Martı yoktur. Toplu bir intihar gösterisi, toplu bir intihar vakıası vardır. Treplev’i bu bağlamdan, Çehov ölümle buluşturarak kurtarmak durumundadır. Bunu gerçekleştirir de; böylelikle Treplev oyun boyu gerçekleşen tüm duygusal, toplumsal, kültürel tartışmaların ve bunlara bağlı değerlerin sonsuza dek saklanacağı bir mağaraya dönüşür. Issız, karanlık ama güvenli. İşte bu bağlamda Goldman’ın çarpıcı Treplev saptaması, Martı’nın incelemesinin son iki paragrafının ikincisinde gelir.
Goldman yukarıda bahsettiğimiz nedenle, Treplev’in ölümle sonlanan ikinci intiharının bir “yenilgi” olmadığını söyleyecektir. Sıradan bir zihin açısından oldukça çarpıcı, hatta korkunç bulunabilecek ikinci yargısı ise toplumun acımasızlığıyla uzmanlaşmaktansa ölmeyi seçenler olduğu sürece, insana duyulan inancın yaşayabileceği yönündedir. Görüldüğü üzere bu saptama, gerçekten anlaşılması zor bir ifadedir. İnsana duyulacak inancın, intihar yoluyla sağlanacak / yaşayacak olması ilk anda oldukça irite edici bir ifadedir. Fakat yukarıda belirtildiği gibi, Treplev’in intiharı insani değerlerin korunması adına gerçekleşmiş toplumsal bir intihar olduğu için, Goldmanın ifadesi korkunçluğunu kaybeder ve haklılık kazanır:”Bizim, insanlığı daha dolu dolu ve daha eksiksiz bir hayata götürecek gerçek değerlere kayıtsızlığımız ve bu değerleri takdir etmeyişimiz yüzünden, eğer Konstantin gibiler yok olursa, bu toplumun işlediği büyük bir suç olacaktır.” (Goldman, 261).
Sonuç
Çehov Martı’da özetle insanı yarına taşıyan arzuların, insanı bugünden nasıl kopardığını anlatmaktadır. Treplev bu anlatının kişileşmesidir. İnsan, şimdiki zamana ait insan ilişkileri içinde ne daha öncenin ne de daha sonranın yükünü taşıyamamaktadır. Böyle olduğunda yaşam zorlanması, duygusal ya da eylemsel insan zorlanmalarının toplam ağırlıklarıyla oluşan bir şey olarak, insanı yaşamdan kalıcı biçimde uzaklaşmaya, intihara itebilir. Fakat intiharın bireysel bir eylem olarak değeri, ölçülemez gibi görünse de aslında ölçülebilirdir. Bu şunu açıklar; insan her halükarda başkaları tarafından öldürülür; hiç kimse tarafından olmasa bile tanrı tarafından ve sonuç itibariyle tanrı da başkasıdır.
İşte bu nokta da toplumun ve bireyin anlamsal ve işlevsel olarak birbirlerinin yerine geçtiği noktadır. Böylelikle toplumun somut anlamda bir intiharı olmayacağına göre, bu gerçekliğin tartışılabilir olması için bireyde cisimleşen somut bir intihara ihtiyaç vardır. Değindiğimiz üzere Treplev Çehov’un Martı’sında bu cisimleşmenin temsiliyeti olur. Fakat Çehov’un Treplev’i seçmesi de elbette tesadüfi değildir. Treplev oyunun başından bu yana bir temsiliyet olarak toplumsalın farkındalığını taşıyan oyun kişisi olarak belirlenmiştir Çehov tarafından. Treplev tarafından aranılan sanatta yenilik toplumun değerlerindeki çöküşün tartışılmasını oyun boyunu örten ama gizleyemeyen bir yöntemdir. Bu bağlamda Treplev’in yeniliği oyun başında en azından denemeye cesaret eden özne olarak somuta yönelmek adına giriştiği intihar eyleminin başarısızlığı, oyunun diğer kişilerinin de devam eden değer yitimlerini izlememizi sağlar. Bu bağlamda Treplev toplumsal değişim arzusunu göstermektedir.
Goldman Treplev’i bu noktadan yakalar; Treplev Goldman açısından içinde fırtınalar kopan bir delikanlı olmaktan ziyade, toplumun sıkıntılı işleyişini ilk fark eden ve buna tepki veren özgür birey olarak yorumlanır. Treplev intihar ederek kendini yok etmemiş, aksine inandığı değerleri korumak adına bir tür fedakârlıkta bulunmuştur. Goldman açısından da aydınlanmış bir insanın temel işlevine dönüşmesi beklenen bu değer koruma tavrı, onaylanır. Goldman’ın onayladığının bu anlamda intihar olmadığının, bir direniş gösterme gerekliliği olduğunun altı çizilmelidir.
Durkehim sosyolojisinin de anomik intihar’la işaretlediği nokta böylece daha net bir biçimde oyunda karşılığını bulur. Ekonomik nedenlerle toplumsal düzeninin çökmeye başlaması, ahlaksal aşınmanın toplum yaşamında zirveye yerleşmesini getirmektedir. Bu aşınma biçimi, başka şeylerin yokluğundan ya da çöküşünden çok daha çabuk toplumu etkisi altına alır. Toplumdaki düzen bozukluğunun doğurduğu ahlak çöküntüsü, bireyin kendi doğrularını toplumsal yaşamı sürdürülebilir kılan genel doğruların karşısına diker. Bu durumda insanı insan kılan toplumsal yaşama ait doğruların, bir toplumsal yaşam gerçekliğinde değişmez olan yazılı olmayan kurallar bütünün bi kişide toplanması, çürümüş bir toplumda yalnız bu doğruları kendinde toplayan bireyi çürütür. Diğerleri, toplumun diğer üyeleri ise çürümeyi kendi yaşamlarında kurallaştırmaya başlayarak, fiziksel yaşamlarını sürdürmeye devam ederler.
Çürüyen bir toplumda bireyin değerleri ve doğruları için giriştiği her tür eylem, buna intihar da dâhil, yaşama olanca bağlılığın açık ifadesi olarak önem kazanır. Çehov ve Goldman bu noktada anlaşmış görünmektedirler.
Kaynakça
Çalışlar, A. (Yay. Haz.) (1996) Çehov ve Moskova Sanat Tiyatrosu. ( Ş.Bahadır, Çev.) İstanbul: Mitos-Boyut: İstanbul
Çehov, A. P. (2023). Martı / Oyunlar Cilt 1 (M. Özgül, Çev.). İstanbul: İletişim
Çehov, A. P. (2020). Çağdaşlarının Anılarıyla Anton Pavloviç ÇEHOV (m. Özgül, Çev.).
İstanbul: İletişim
Durkheim, E. (2013).İntihar (Z. Z. İlkgelen, Çev.) İstanbul: Pozitif Yayınları
Goldman, Emma.(2013). Modern Tiyatronun Toplumsal Önemi (A.K. Yoviç, Çev.) İstanbul: Agora Kitaplığı
Marshall, G.(1999).Sosyoloji Sözlüğü. (O. Akınhay, D. Kömürcü, Çev.) Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları
Stanislavski (1992). Sanat Yaşamım. (S. Taşer, Çev,). İstanbul: Can Yayınları
Troyat, H. (2016).Çehov / Rusya’nın En Büyük Oyun ve Kısa Hikâye Yazarı (V. Günyol, Çev.) İstanbul: Alfa