Politik doğruculukta ısrar edebilmek
Woke ideolojisi bana hepimizin içinden çıktığı geniş bir çatı kavram olarak göründü. Aktivist faaliyetlere ve yaşam biçimine ilişkin yer yer eleştirilerimiz olsa da nihayetinde insandan, yeryüzünden, canlıdan, barıştan, özgürlükten yana bir yerde olmaya çalışıyoruz hepimiz. Görünen o ki artık daha suçlayıcı bir dünya ile karşı karşıyayız. Gerçekleri görmemekle, gerçekçi olmamakla, vatanını sevmemekle, suyu bulandırmakla!..
“Beni bilürsün kadı, cenk itmen, sevişürün”
Karagöz- Hacivat Niçin Öldürüldü
Bu yılki BM Genel Kurul toplantılarına daha fazla önem veriyordu herkes, ben dâhil. Sanırım pek çok kişi bu genel kurulun, İsrail’in artık insanı ‘durup dururken suçlu hissettiren’ acımasız, vicdansız, pervasız saldırgan faşizanlığının sonunun gelmesi için ‘bi umut’ olacağına inanmak istiyordu.
“Ya da bir dernekte üyesiniz, azıcık mutlusunuz
Ya da küçük bir memur bir banka servisinde
Durmadan suçlusunuz
Durmadan suçlusunuz
Durmadan suçlusunuz ve artık kendinizi
Gücünüz yok ödemeye.” (Edip Cansever)
Ama dünyanın bütün ülkeleri birleşseler de eşitler arasındaki birincilerden biri ‘hayır’ dediği için karar alınamadı yine ve BM’nin işlevsizliği bir kez daha ortaya çıktı. Azerbaycan ve Ermenistan devlet başkanlarının Nobel Barış Ödülü’ne birlikte ortak olarak aday göstereceklerini söyledikleri Trump, BM toplantısı sonrası, sona erdireceği 9. “savaş” olduğunu iddia ettiği İsrail saldırılarını durdurmak için bir faaliyet başlattı akabinde. 20 maddelik bir anlaşma çerçevesi oluşturup Hamas’a sundu ve Hamas da çerçeveyi genel olarak kabul etti.
Halklar bakımından en kötü barış savaştan iyidir şiarı gereği sevindik yine de. Çocuklar, masum insanlar, analar için… Ama Filistin halkının bir geleceği var mı sorusu epey bir süre daha yanıtsız kalacağa benziyor. Öte yandan bu soykırımın, bir devlet tarafından masumlara yönelmiş katliam dizisinin faillerinin yakın vadede yargılanıp hesap vermeyecekleri belli. ABD- İsrail çetesinin savaşarak alamadıkları, netleştiremedikleri tek konuyu da bu anlaşmayla aldıkları görülüyor. Hamas kendini feshedecek!.. Yine de suyu bulandıracak sorular sormak yerine barışı desteklemek gerektiğine inanıyorum.
Bundan kısa bir süre önce dünya için de son derece sembolik bir anlamı olan bir gelişme yaşandı ve ABD Başkanı Donald Trump, Savunma Bakanlığı'nın adının Savaş Bakanlığı olarak değiştirilmesini öngören bir kararnameyi imzaladı. Belki de II. Dünya Savaşı sonrası SSCB’nin dağılmasına kadar süren ‘soğuk savaş’ döneminin sona erip dünyanın III. bir savaş dönemine girdiğinin gecikmeli bir tescilidir bu. İstenirse bu teorinin arkasına eklenebilecek pek çok örnek olay, küçük-orta-büyük ölçekli savaş var zira. SSCB’nin yıkılmasıyla denge bozuldu ve dünya yine büyük devletlerin çıkarları için şurada burada birbirlerine ayar verdiği bir arena hâline geldi. Üstelik artık moda tabirle çok kutuplu bir dünya(!)dayız. Pastadan aslan payını isteyen pek çok esas oğlan var.
Savunma Bakanlığının adını Savaş Bakanlığına çevirmek! Evet, sanki bir paradigma değişikliğine işaret ediyor! 5 Eylül Cuma günü Oval Ofis'te düzenlenen imza töreninde Trump, ad değişikliğinin asıl amacının "woke ideolojisi"nden uzaklaşmak olduğunu söyledi. ”Bunun yeni bir askerî zafer çağını başlatacağını" da sözlerine ekledi.
Trump, Oval Ofis'teki açıklamasında "Birinci Dünya Savaşı'nı bu şekilde kazandık. İkinci Dünya Savaşı'nı kazandık. Ondan önce ve sonra her şeyi kazandık. Sonra "woke” olmaya karar verdik ve Savaş Bakanlığı’nın adını Savunma Bakanlığı olarak değiştirdik," dedi ve "Her yerde kazanmalıydık. Her savaşı kazanabilirdik ama biz siyaseten doğrucu veya 'woke' olmayı seçtik." diye ekledi.
“Woke ideolojisi” ben dâhil çoğu kimsenin yeni duyduğu bir kavram; “uyanık, uyanık kal” anlamına gelen bir tabir. Bay Trump böyle deyince bakındım biraz. Vikipedi’den derlediğim bazı bilgileri paylaşayım: Siyasi bir kavram olarak İlk kez 1923’te Jamaikalı filozof ve sosyal aktivist Marcus Garvey tarafından “Uyan Etiyopya! Uyan Afrika!” biçiminde kullanılıyor. 1940'lı yıllarda toplumsal meseleler hakkında yaratılan farkındalığın bir ifadesi olarak kullanılıyor. Barry Beckham'ın Garvey Lives (Garvey Yaşıyor!) adlı oyununda yer alan “Woke” repliği ile kavram 1971'de daha politik bir anlam kazanıyor: “Hayatım boyunca uyudum. Ve şimdi Bay Garvey beni uyandırdı, uyanık(woke) kalacağım. Diğer siyahların uyanmasına yardım edeceğim.” 2010'lu yılların sonunda ise muhafazakârlar tarafından sol görüşlü cenaha gönderimde bulunmak için kullanılmaya başlanıyor. Irkçılık karşıtlığı, LGBT hakları, feminizm ve çevrecilik "Woke" temalardan bazıları. 2019 yılına gelindiğinde terim sağcılar ve bazı merkezciler arasında çeşitli solcu ve ilerici hareketleri hedef alarak alaycı bir şekilde kullanılmaya başlanıyor.
Woke; karşıtları tarafından oldukça saldırgan bir hareket olarak görülüyor. Daha sonra, “performatif aktivizm” olarak da ifade edilen, maddi kazanç için sosyal adalete bağlılıklarının reklamını yapan kuruluşları eleştiren woke-washing ve woke kapitalizm gibi terimler ortaya çıkıyor.
Benim anladığım kavram orasından burasından çekiştirile çekiştirile karmaşık bir hâl almış. Biraz Türkçedeki “tatlı su demokratlığı” sözüne benzeyen eleştiri odağına yaklaşmış. Çoğunlukla sağcı muhafazakârlar tarafından liberal görüşlere getirilen “siyaseten doğruculuk” eleştirilerini kapsıyor. Yani, ‘kardeşim bırakın bu insan hakları, dünya barışı, azınlık hakları, çevrecilik işlerini; dünya gerçeklerini görün, ayağımıza dolanmayın’ türünden bir şey bay Trump’ın söylediği.
Trump'ın yürütme emri siyasi ve hukuki bir tartışma başlatmış olsa da Savunma Bakanlığı aslında 1789'da kurulduğunda Savaş Bakanlığı olarak adlandırılmış, aynı yıl ABD Anayasası da yürürlüğe girmiş.
Bakanlık, bu adı 1947'ye kadar koruyor. İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından Başkan Harry Truman Ulusal Güvenlik Yasası'nı imzalayarak daha önce ayrı olan Ordu, Deniz Kuvvetleri ve Hava Kuvvetleri'ni birleştiriyor. Truman, bakanlığın adını da değiştirerek kurumu Ulusal Askerî Teşkilat olarak yeniden adlandırıyor. Ancak bu ad kısa ömürlü oluyor ve iki yıl sonra, 1949’da kurum yeniden yapılandırılıp bugüne kadar gelen adıyla Savunma Bakanlığı olarak anılmaya başlanıyor.
Bizde de 1908 yılında Meşrutiyetin ilanından sonra Harbiye Nezareti kuruluyor. Ve ne tesadüftür ki 1947’de adı “savunma bakanlığı” olarak değiştiriliyor. 1945’te BM 2. Dünya savaşından sonra bir karar alıyor ve devletler arası savaşı yasaklıyor. O tarihten sonra tüm ülkelerde savaş bakanlıklarının adı savunma bakanlığı olarak değiştiriliyor. Bir açıdan “güzel adlandırma” dediğimiz olay. Sözlerle hakikati örtme çabası, en azından hakikatin göze batan yanlarına makyaj yapma. Ama sen “popo” desen de “göt” yani, işlevi aynı. Sonunda asıl anlamını çağırıyor: Savaş Bakanlığı!
Savunma Bakanlığı adını Savaş Bakanlığına çevirip Nobel Barış Ödülünün kendisine verilmemesinin aptallık olacağını söylemek!.. Yaşa ki göresin…
Woke ideolojisi bana hepimizin içinden çıktığı geniş bir çatı kavram olarak göründü. Aktivist faaliyetlere ve yaşam biçimine ilişkin yer yer eleştirilerimiz olsa da nihayetinde insandan, yeryüzünden, canlıdan, barıştan, özgürlükten yana bir yerde olmaya çalışıyoruz hepimiz. Görünen o ki artık daha suçlayıcı bir dünya ile karşı karşıyayız. Gerçekleri görmemekle, gerçekçi olmamakla, vatanını sevmemekle, suyu bulandırmakla!..
Korkarım vicdanı söz konusu etmek, vicdana yaslanarak bir şey söylemek ‘ahmaklık’ olarak nitelenecek bu gidişle.