11. Anarko-primitivistlerden ve derin ekolojistlerden şu sorunun yükselmesi beklendik bir tepkidir: "Eğer insan etik kapasitesi olan tek tür ise, neden aynı zamanda Antroposen çağına, iklim krizine, okyanuslardaki plastik kirliliğine ve ormansızlaşmaya neden olan tek türdür? Bu devasa yıkım, ilkelcilerin haklı olduğunun, yani sorunun bizzat uygarlık ve teknoloji olduğunun kesin bir kanıtı değil midir?" İlkelcilerin burada düştükleri en büyük hata teknolojik determinizmdir. Aracı (teknoloji) ve ideolojik amacı (o teknolojinin kullanım biçimi) birbirine karıştırmaktadırlar. İlkelciler, teknolojinin nötr bir araç olduğu fikrini reddeder. Onlara göre teknoloji, kendi içsel mantığına sahip özerk bir güçtür ve kaçınılmaz olarak hiyerarşi, yabancılaşma ve yıkım yaratır. Bu görüşe göre, bir fabrikanın zorunlu olarak hiyerarşik olması, tarımın zorunlu olarak devleti doğurması gerekir. Durum onların yansıttıkları gibi değildir. Şu anda tanık olduğumuz devasa ekolojik ve toplumsal yıkım, teknolojinin veya uygarlığın kaçınılmaz bir sonucu değildir. Bu, teknolojinin ve uygarlığın belirli ideolojik çerçeveler içinde geliştirilip kullanılmasının doğrudan bir sonucudur. Bunlardan birisi de küresel ekonomik sistem olan kapitalizmdir. Temel amacı insan veya ekolojik refah değil, sermaye birikimi ve kar maksimizasyonudur.
Bu sistem, doğayı bedava bir kaynak, kirliliği ise dışsal maliyet olarak görmek zorundadır. Bu sistemde teknoloji, insan refahını ve ekolojik dengeyi değil, karlılığı artırmak için tasarlanır. Keza ordular ve militarizme harcanan teknolojiler için de aynı şey söylenebilir. Devletler gezegendeki en kirletici kurumlardan biri olan ordular için veya kitlesel gözetim için teknolojiler geliştirir. İlkelciler otomobillerin bir sorun olduğunu söylerler. Asıl sorun kapitalist şehir planlaması, fosil yakıt endüstrisi ve geri kalmış toplu taşıma hizmetleridir. Zerzan gibi ilkelciler internetin sembolik ve yabancılaştırıcı olduğunu söyler. Halbuki asıl sorun internetin devletler ve şirketler tarafından ele geçirilmiş olmasıdır. Sorun, kitlesel gözetim, veri tekelleri, reklamcılık vb.'dir. İnternet, gerçekten de merkeziyetsiz ve özgür bir formunda, doğrudan demokrasinin en iyi ve uygun aracıdır. Milyonlarca, hatta milyarlarca insanın, coğrafi engelleri aşarak, aracısız bir şekilde tartışmasına, kolektif kararlar almasına ve kaynakları koordine etmesine olanak tanır. Hem temsiliyetin hem de kabileciliğin üstesinden gelebilir. Ekolojik kriz, uygarlığın değil, kapitalist ve devletçi uygarlığın iflasının kanıtıdır.
12. İlkelcilik, özünde amaçlanan bu olmasa da, örtük bir yaşamı inkar projesidir. Yaşamın en temel dinamiğini, yani engelleri aşma çabasını zarar veya yabancılaşma olarak kodlar. Her canlı organizma, en basit bakteriden en karmaşık primata kadar, varlığını sürdürmek için kendisini sınırlayan güçlere karşı bir yaşama erki dayatır. Yaşam, pasif bir uyum hali değil, doğanın ve yaşamın sınırlamalarına (kıtlık, yırtıcılar, hastalık, entropi vs.) karşı verilen aktif bir mücadeledir. Her canlı, eylemleriyle kendi yaşama becerisini ve yaşamsal refahını korumaya ve genişletmeye çalışır. İnsan da bundan bağımsız değildir. Yüksek bilişsel kapasitesi sayesinde bu yaşama erkini dayatmakta, yani hastalığa direnme, doğayı, bir parçası olmaya devam ederken, ehlileştirme ve yeni şeyler icat etme konusunda son derece başarılı olmuş bir türdür.
İlkelcilerin insanlığın düşüşü olarak gördüğü teknoloji ve uygarlık, insanın yaşama becerisini ve yaşamsal refahını artırma çabasının en saf ve mantıksal uzantısıdır. Ayrıca ilkelcilerin zannının aksine, teknoloji ve uygarlık, yani dünyayı bilinçli olarak şekillendirme eylemi, tarımdan yüz binlerce yıl önce başlamıştır. Örneğin ateşin keşfi, insanın soğuk, karanlık, gıda vb. doğal sınırlamalara karşı kazandığı ilk büyük zafer ve yaşamsal refahını artıran ilk büyük müdahaledir. Avcı-toplayıcının hayvan avlamak için icat ettiği mızrak, insanın biyolojik sınırlamalarını aşarak yaşama becerisini artıran ilk teknolojik gelişmedir. Zerzan'ın ve bazı ilkelcilerin eleştirdikleri dil, bireysel bilincin sınırlamalarını aşıp kolektif bilgiyi koordine etmek için icat edilmiş en güçlü teknolojidir. Mızrak da, saban da, aşılar ve ilaçlar da, internet de, insanın aynı temel arzusunun, hastalığa, kıtlığa ve ölüme karşı direnme, yaşama becerisini ve refahını artırma arzusunun, farklı ifadeleridir.
13. Gereken tutum ilkelciliği, uygarlık, teknoloji ve insan düşmanlığını savunmak değil, özgür ve egaliteryen bir uygarlığı, merkeziyetsiz ve özgürleştirici bir teknolojiyi, özgür ve rasyonel insanı savunmaktır. Özgür ve rasyonel insanı savunmak "post-insan"ı savunmayı da gerektirir. Mecazen ifade edecek olursak, insan bir yönüyle "son hayvan"dır. Çünkü evrimin kör sürecine müdahale etme kapasitesini geliştirebilmiş tek hayvandır. İnsan, tarih sahnesine çıktığı günden beri, hayvanlığını ve organik bir canlı olmanın getirdiği hastalık, bilişsel zayıflıklar, zorunlu yaşlılık ve zorunlu ölüm gibi sınırları aşmaya çalışarak kendisini yeniden üretmiştir. Ateş, mızrak, dil, saban, tekerlek, tıp, elektrik, internet vs. bu yeniden üretim ve aşma çabasının tarihsel kanıtlarıdır. Bu nedenle insan dediğimiz varlık, hiçbir zaman sabit, bitmiş bir öz değildir. Hayvan ile hayvan-olmayan arasındaki gerilimin ta kendisidir. Bu gerilimi post-insan lehine çözmeyi hedefleyen proje ve ideolojinin adı "transhümanizm"dir.
Transhümanizm, en temel anlamıyla, insanın aklı, bilimi ve teknolojiyi (genetik mühendislik, nanoteknoloji, yapay zeka, sibernetik vb.) kullanarak, kör ve kusurlu evrimsel mirasın getirdiği biyolojik sınırlamalarını (hastalık, bilişsel zayıflıklar, zorunlu yaşlanma ve zorunlu ölüm) bilinçli olarak aşması projesidir. Post-insan, bu projenin sonucudur. Ancak, bu projenin kimin için ve nasıl yapılacağı, onu ya en büyük özgürleşme ya da tarihin en korkunç distopyası haline getirecek olan şeydir. Eğer transhümanizm projesi, mevcut kapitalist ve devletçi sistemler elinde yürütülürse, sonuç kaçınılmaz olarak hiyerarşinin katmerlenmesi ve biyolojik bir kast sisteminin yaratılması olacaktır. Böyle bir senaryoda, genetik düzenleme, ölümsüzlük tedavileri, bilişsel güçlendiriciler vb. gelişmiş teknolojilere sadece parayı ve gücü elinde tutan küçük bir elit sınıf erişebilecektir. İnsanlık, biyolojik olarak gelişmiş bir efendi sınıfı ile doğal, kusurlu ve fani bırakılmış bir alt sınıf olarak ikiye bölünecektir. Anarko-Transhümanizm (Anarşist Transhümanizm), bu distopyaya karşı tek tutarlı devrimci duruştur. "Nasıl Transhümanizm?" sorusuna "hiyerarşisiz, merkeziyetsiz, özgür ve herkes için erişilebilir" cevabını verir. Bu noktada, ilkelcilerden ve derin ekolojistlerden yükselecek olan itiraz, bu yaklaşımın kibirli ve türcü olduğu iddiası olacaktır. Anarko-transhümanizm, insan biyolojik kategorisinin kutsallığını ve sabitliğini reddeder. Ahlaki değerin temelini biyolojik insan olmaktan alıp, bilinç ve hissedebilirlik gibi özelliklere taşır. Bu felsefi kayma ahlaki çemberi sadece insanları değil, aynı zamanda insan olmayan hissedebilir varlıkları, yani hayvanları da kapsayacak şekilde genişletmenin zorunlu kapısını açar. İnsanın kendisini aştığı bir projede, insan merkezciliğin ve onun en kaba ifadesi olan türcülüğün yeri yoktur.
Hayvan refahı meselesine gelince, anarko-transhümanizm bu meseleye romantik veya ahlaki vaazlarla değil, teknik ve sistemik çözümlerle yaklaşır. Anarko-transhümanizm, veganizmi potansiyel en gelişmiş noktasına taşıyabilir. Veganizmi kıtlık-ötesi bir çözüm haline getirir. Mevcut haliyle veganizm etik bir tüketici boykotudur. Etik bir pozisyon alır ve endüstriyel çiftçiliği, mezbahaları ve hayvan sömürüsünü tüketmeyi reddeder. Bu, ahlaki olarak zorunlu ancak sistemik olarak sınırlı bir eylemdir. 8 milyar insanı hayvansal gıdayı ve hayvansal aksesuarları bırakmaya ikna etmeye çalışır. Anarko-transhümanizm ise sömürüyü ikna yoluyla değil gereksiz kılma yoluyla bitirir. Hücresel tarım ve hassas fermantasyon teknolojileri, teknolojileri, et, süt ve yumurtayı hayvanın kendisini sömürmeden, hapsetmeden veya öldürmeden, doğrudan hücresel düzeyde üretir. Daha ileri teknolojiler, organik olmayan süper besinlerin üretilmesini sağlayabilir.
Hayvan refahıyla ilgili bir başka mesele "Vahşi Hayvan Izdırabı" sorunudur. İlkelci ve derin ekolojist ideolojiler Doğa Ana'yı kutsar. Bir ceylanın canlı canlı yenmesi, hastalık, açlık, parazitizm vb. doğal olan ızdırapları ahenk olarak romantize eder ve bu korkunç sefalete kayıtsız kalır. Anarko-transhümanizm ise bu sorunu çözülmesi gereken teknik ve etik bir sorun olarak tanır. Izdırap ve acı çekmek kötüdür. Izdırabın failinin bir insan, bir aslan veya bir virüs olması, ızdırabın kötü olduğu gerçeğini değiştirmez. Bir aslanın hayatta kalmak için bir zebrayı öldürmek zorunda olması bir ahenk değil, biyolojik bir trajedidir veya kıtlık temelli bir zorunluluktur. Sorun, hayatta kalmanın kıtlık ve sıfır toplamlı bir oyun olmasıdır. Birinin yaşamı, diğerinin ölümüne bağlıdır. Burada en zor etik sorun, hayatta kalmak için bilinçli olarak başka hissedebilir varlıklara acı çektirmek zorunda olan etçillerdir. Kültür eti teknolojisi, sadece insanlar için değildir. Gelecekte, vahşi doğadaki karnivor popülasyonları, dronelar veya besleme istasyonları aracılığıyla, hiçbir hayvanın ölmediği, laboratuvarda üretilmiş kültür eti ile beslenebilir. Bu girişim onların besin ihtiyacını karşılarken, en iyi senaryoda, ölümleri ortadan kaldırır, en kötü senaryoda dahi, asgari seviyeye indirir.
Uzun vadeli, daha radikal ve vizyoner hedef ise "Metabolik Yeniden Tasarım"dır. Karnivor türlerin genetik kodlarına müdahale ederek, onların metabolizmalarını etçil olma zorunluluğundan kurtarıp otçul (herbivor) olmaya veya sentetik besinlerle yaşamaya dönüştürmek. Bu, biyolojik trajediyi temelden çözmek demektir. Burada şu soru sorulabilir; "Bu bir eko-diktatörlük değil midir?" Bu durumu önlemenin yolu, bu müdahalelerin merkeziyetsiz, şeffaf, deneysel ve geri döndürülebilir olmalarını sağlamaktan geçer. Devasa, tepeden inme, tüm aslanları vegan yapma projeleri değil, yerel ekosistemlerde, yerel komünlerin ve bilimsel federasyonların onayıyla, küçük ölçekli, izole edilmiş ve geri alınabilir deneyler yapılır. Risk analizi (neye mal olacak, ekosistemde hangi beklenmedik sonuçları doğuracak vb.) ve akılcılık, romantik "doğaya dokunmayın" fetişizminden üstün tutulur. Bu bağlamda dile getirilecek bir başka mesele de hayvanların bedensel özerkliğinin ihlal edilip edilmiyor olduğudur. Anarşist ilke bedensel özerkliktir, ancak rıza alamadığımız hissedebilir varlıklar söz konusu olduğunda, eylemimizin rehberi acının asgari düzeye indirilmesi ve hissedebilir tüm hayvanların refahının azami seviyeye çıkarılması olmalıdır. Daha önce de yazıldığı üzere, bir aslanın avlanma özerkliği, bir zebrayı canlı canlı yeme hakkı anlamına gelmez. Bu bir hak değil, hayatta kalmak için mecbur olduğu biyolojik bir zorlantı, bir trajedidir. Anarko-transhümanist müdahale, zebrayı av olmaktan kurtardığı gibi, aslanı da hayatta kalmak için öldürmek zorunda olma trajedisinden kurtarır. Genel olarak ekosistem ve botanik meselesine gelecek olursak, anarko-transhümanizm bu konuda da önemli bir yaklaşım benimser. Hücresel tarım, dikey tarım ve sentetik biyoloji, insanlığın gıda ve materyal ihtiyacını, minimum toprak, su ve enerji kullanarak, şehirlerin içindeki kompakt biyoreaktörlerde ve fabrikalarda karşılar. Bu, insan refahını ekolojik ayak izinden ayrıştırır. Mevcut endüstriyel hayvancılık ve yem bitkisi tarımı için kullanılan devasa araziler (Dünya'nın yaşanabilir karasının yaklaşık %50'sine tekabül eder.) boşa çıkar. Anarko-transhümanist yaklaşım, arazileri yeniden yabanileştirme projelerine ayırarak, doğaya ait olanı doğaya teslim eder.
14. Anarko-transhümanizm, kısa vadede biyolojik bedenin iyileştirilmesi (engelliliğin tedavi edilmesi, bilişsel kapasitenin iyileşmesi, kronik hastalıkların önlenmesi ve tedavisi, kişilik bozukluklarının ortadan kaldırılması, bilişsel kapasitenin iyileştirilmesi vb.), uzun vadede ise biyolojik bedenin aşılması vasıtasıyla, daha önceden asla tahayyül edilememiş bir özgürlük, tahakkümsüzlük, mutluluk ve haz imkanını, sadece insanlar için değil, hayvanlar için de mümkün kılacaktır. Biyolojik trajedileri ve ekolojik ayak izini ortadan kaldıracak olan anarko-transhümanizm, eko-anarşizmin de gerçeklik kazanabileceği tek zemin olacaktır.
Kaynakça ve Referanslar:
John Zerzan - Gelecekteki İlkel (Kaos Yayınevi)
Murray Bookchin - Social Ecology versus Deep Ecology: A Challenge For The Ecology Movement (theanarchistlibrary.org)
Murray Bookchin - İnsanlığı Yeniden Büyülemek: Anti-Hümanizme, Mizantropiye, Mistisizme ve İlkelciliğe Karşı İnsan Ruhunun Savunusu (Sümer Yayıncılık)
Frans de Waal - Empati Çağı: Daha Anlayışlı Bir Toplum İçin Doğadan Dersler (Akılçelen Kitaplar)
Frans de Waal - Bonobo ve Ateist: Primatlar Arasında İnsanı Aramak (Metis Yayınları)
Frans de Waal - Primates and Philosophers: How Morality Evolved (Princeton University Press)
Frans de Waal - İçimizdeki Maymun: Biz Neden Biziz? (Metis Yayınları)
Christopher Boehm - Hierarchy in the Forest: The Evolution of Egalitarian Behavior (Harvard University Press)
https://www.genome.gov/human-genome-project
Pyotr Kropotkin - Karşılıklı Yardımlaşma: Evrimin Bir Faktörü (Kaos Yayınevi)
Steven Pinker - Doğamızın İyilik Melekleri: Şiddet Neden Azaldı (Alfa Yayınları)
Jean-Jacques Rousseau - Toplum Sözleşmesi (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları)
Jean-Jacques Rousseau - İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı (Say Yayınları)
https://www.oxfam.org/
Marshall Sahlins - Taş Devri Ekonomisi (BGST Yayınları)
Alan Sanfey et al. - The Neural Basis of Economic Decision-Making in The Ultimatum Game (https://www.science.org/doi/10.1126/science.1082976)
Richard Lewontin - The Apportionment of Human Diversity (Committee on Evolutionary Biology, University of Chicago)
Steven Rose, Leon J. Kamin, Richard C. Lewontin - Genlerimizden İbaret Değiliz: Biyoloji, İdeoloji ve İnsan Doğası (Yordam Kitap)
Martin A. Nowak et al. - Supercooperators: The Mathematics of Evolution, Altruism and Human Behaviour Or, Why We Need Each Other to Succeed (Canongate Books)
Lawrence H. Keeley - Uygarlıktan Önce Savaşlar: Barışçıl Vahşi Miti (Fol Kitap)
David Sloan Wilson, Mark Van Vugt, Rick O'Gorman - Multilevel Selection Theory and Major Evolutionary Transitions: Implications for Psychological Science (Sage Publications)
https://ethics.org.au/ethics-explainer-naturalistic-fallacy/
https://www.britannica.com/science/Gaia-hypothesis
Thomas Robert Malthus - An Essay on The Principle of Population (Oxford University Press)
Blueshifted - An Anarcho-Transhumanist FAQ (theanarchistlibrary.org)