Sarı dünyam tütün benim!

Aşağıda okuyacağınız ve başlığını benim koyduğum, Hedy Pia'nın bu yazısı, Fransa’da tarım endüstrisinin yerel tütün üreticilerini nasıl ortadan kaldırdığını ve oluşan tekel zincirinin yarattığı sıkıntıyı ele alıyor. Bu, yerel olduğu kadar artık küresel bir sorun. Mevzu tütün ve tütün üretimi olunca, ha Türkiye olmuş ha Fransa, konu aynı sorun aynı sıkıntı aynı doğal olarak çözüm de aynı olur. (adminin notu)

Sarı dünyam tütün benim!

Hedy Pia

Son birkaç yıldır, devrimci ve ekolojist söylemler özellikle çetrefilli bir sorunla karşı karşıya: dünyayı değiştirmek, üretim meselesini, yani neyin nasıl üretildiğini baştan sona yeniden düşünmeyi gerektirir. Örneğin, beslenme konusunda, tarım endüstrisinin yapısı, en azından istenen koşullarda zehirsiz gıda üretimiyle bağdaşmaz. Zaten, Confédération Paysanne'ın (Çiftçi Konfederasyonu)’nun temel önerisi de budur: tarım endüstrisinin tekelini sorgulayabilecek ve ona karşı koyabilecek bir çiftçiliği yeniden canlandırmak. Lundimatin okuru bir çiftçi bize bu metni ve şu sorunu iletti: bağımlılıklarımız ne olacak? Devrimciler devrimden sonra da sarma sigara içmeyi umut edebilirler mi?

Çiftçilerin özerkliği denildiğinde, akla esas olarak sebze yetiştiriciliği ve hayvancılık gelir. Yeni çiftçilerin hayvancılığı terk etmelerini sık sık üzüntüyle karşılarız, çünkü hayvancılıkla olan ilişkimiz ne olursa olsun, tarımı ve toprağı gerçekten tarım endüstrisinin elinden geri almak istiyorsak, hayvancılığı tarım endüstrisine bırakmanın imkansız olduğunu çok iyi anlıyoruz. Bitkiler hakkında ise çok az konuşulur ya da yanlış bir şekilde sebze yetiştiriciliğine dahil edilirler. Bu bitkiler arasında çok özel bir tanesi var ki, ondan neredeyse hiç söz edilmez: Nicotiana tabacum, yani tütün.

Burada sağlık veya bağımlılıktan bahsetmek söz konusu değildir; tütünü bir sorun olarak ele alan tartışmaları ya da bağımlılığın başlangıcının bize sunulan dünya tarafından kolaylaştırıldığı fikrini bir kenara bırakalım -ki bu ilginç ve kabul edilebilir bir düşünce, ancak bu, arzu edilen bir dünyanın tütün sorununu çözeceği düşüncesine yol açmamalı- bazı Marxistlerin, entelektüel tembelliklerinden dolayı, kapitalizmin ortadan kalkmasının maneviyatı geçersiz kılacağına inanmakla yetindikleri gibi.

Bu tartışmalar önemli bir gerçeği göz ardı ediyor: milyonlarca insanı tütün üretiminin veya üretim perspektifinin yokluğundan dolayı sigarayı bırakmaya zorlayacak bir özerklik, ne özerkliğe ne de sigara içenlere bir fayda sağlayabilir. Üstelik, her şeye rağmen hala bu endüstriye bağımlı olmanın sembolik başarısızlığından bahsetmiyoruz bile.

Oysa tütün, sürdürülebilir tarım uygulamalarıyla doğası gereği uyumsuz değildir. Tamamen tarımsal açıdan bakıldığında, biyolojik çeşitliliğe uyumlu şekilde tütün yetiştirmek, başka herhangi bir bitki yetiştirmekten daha zor değil. Ekolojik açıdan tütün ekimiyle ilgili sorulması gereken sorular, büyük ölçüde diğer sebze yetiştiriciliği için sorulan sorularla aynıdır: ürün rotasyonu vb.

Tütün üzerine bir yazı yazmak, ilk bakışta tamamen saçma görünebilir; çünkü bu durumda hakkında çok az konuşulan başka bir tarım ürünü -örneğin, kahve ve daha niceleri- için de benzer yazılar kaleme almak gerekirdi. Ancak bu konuyu ele almayı haklı kılan iki temel neden var: Birincisi, bağımlılık yapan maddeler konusunu bağımsız bir bakış açısıyla görmezden gelip gelmeyeceğimiz sorusu; ikincisi ise, üreticilerinin yasal olarak endüstri ve devletten kopmalarına izin verilmeyen başlıca tarım ürünlerinden biri olması.

Fransa'da tütünün büyük bir kısmı 2 ila 3 hektarlık, genellikle aile işletmesi olan çiftliklerde yetiştirildiği için tarım endüstrisi olarak adlandırılamasa da, bunun bir endüstri olduğu açıktır. Çiftçiler tütünlerini doğrudan tütün bayilerine satamazlar, pazarlarda veya çiftliklerde doğrudan satış yapmaları da yasaktır. Yetiştirilen tütün, Fransa'da artık işleme fabrikası bulunmadığından, yurtdışına ihraç ederek işleyen çokuluslu şirketlere satılır. Bu, ham tütün, sarma tütün veya doldurma tüp tütün için olduğu kadar, bir paket sigara için de geçerlidir. Buradaki "işleme" sadece sigara haline getirme değil, kurutma, katran ve diğer “güzelliklerin” eklenmesi anlamına gelir.

Mevcut sebze yetiştiriciliği ve hayvancılıkla ilgili ikilemin bir kısmı, altyapı devre dışı kaldığında devralacak yeterince çiftçi olmaması gerçeğinde yatıyorsa da, tütünle ilgili ikilemler daha karmaşıktır. Şöyle ki: genel bir silahsızlanma (veya endüstrisizleştirme) başarısı, üretimi devralabilecek ve uygulamaların sürekliliğini sağlayabilecek yerel bir çiftçi gücünün varlığını gerektirir, fakat bizde böyle bir güç yoktur. Ancak durum daha da çetrefilleşiyor, çünkü böyle bir güç olsa bile, bu endüstriyel aracılar olmadan, en azından yasal olarak, tütünü dağıtma konusunda tamamen yetersiz kalınır. Diğer ikilem ise şudur: Tütün endüstrisi ülke dışında yer aldığı için, bu yapı üzerinde yerel ölçekte harekete geçilebilecek -sembolik düzeyde dahi- bir nokta yoktur.

Kara borsa seçeneği elbette düşünülebilir; ancak kısa sürede fark edilecek ki, piyasada bulunan sözde “alternatif” ürünlerin büyük çoğunluğu yine aynı endüstriden kaynaklanmakta: ya tütünün daha ucuz olduğu ülkelerden satın alınıp gizlice satılan yasal ürünlerdir, ya da yine başka ülkelerden gelen sanayi ölçekli sahte ürünlerdir. Yani kaçak tütün satışı da esasen bu endüstrinin bir uzantısıdır; ne yazık ki bu çark gizlice mamül tütün satan birkaç çiftçinin çabasıyla işlemez.

Neden böyle olduğunu sorguladığımızda bir varsayımda bulunabiliriz: İşleme süreci yurt dışında gerçekleştiği için, çiftçi artık -gerek donanım, gerekse bilgi birikimi açısından- bu işlemi kendi başına gerçekleştirme yeteneğine sahip değil. Oysa teknik açıdan karmaşık olmayan bu işlem -kurutma, hafif fermantasyon gibi- ve gerekli ekipmanlar, küçük ölçekli üretim için nispeten erişilebilir düzeydedir. PPAM (parfüm, aromatik ve tıbbi bitkiler)  sektöründe yapılanlarla karşılaştırılabilir niteliktedir. Buna rağmen, eskiden bu işlemleri yapmayı mümkün kılan pratikler tamamen ortadan kaldırılmış ve sanayi zinciri içinde merkezileştirilmiştir. Bu da bilgi ve becerinin çiftçiden alınması, yani bir zanaat yitimi anlamına gelir: Çiftçi artık sürecin geri kalanına dair ne kontrolü ne de bilgisi olan, yalnızca bir ara halkaya indirgenmiştir -nihai ürünün neye dönüşeceğini bilmeden bir parçayı monte eden bir işçi gibi. Ve bu durumda, tıpkı o işçi gibi, müzakere ya da direnme kapasitesi neredeyse hiç yoktur; çünkü teknik bilgi ve uzmanlık çiftçinin elinden alınıp zincirin baş tarafında toplanmış.

Peki bu bilgi ve becerinin yeniden geri kazanımı mümkün mü? Özerklik koşulları oluştuğunda pekâlâ mümkün olabilir. Çünkü bazı sektörler, örneğin PPAM çiftçileri zaten bunu az çok uyguluyor. Dolayısıyla tütün üreticileriyle PPAM üreticileri arasında bir dayanışma, hatta bu iki üretim kolunun birleşmesi bile düşünülebilir. Ancak temel soru hâlâ ortada duruyor: Devrimci eylem iki yönlü bir eylemse -yani hem var olanın lağvedilmesi hem de yeni bir yapının inşasıysa- o zaman bu yeniden inşayı bugünden nasıl düşünebiliriz? 

Çeviri: Admin

Kaynak: https://lundi.am/Pour-un-tabagisme-autonome